1- Hot Action Cop - Fever For The Flava2 - The Beatles - Piggies
3- Billy Joel - Honesty
The reasonable man adapts himself to the world; the unreasonable one persists in trying to adapt the world to himself. Therefore, all progress depends on the unreasonable man.

Katrina kasırgası Hornets'ı organizasyonunu Oklahoma'ya taşıdığında Oklahoma bir NBA takımına gayet güzel ev sahipliği yapabileceğini herkese göstermişti. Şehir halkı kısa süren o macerada Hornets'ı hiç yalnız bırakmamıştı. Hornets evine geri döndükten sonra da bu şehrin bir takımı hak ettiği konuşulmaya devam etti. Bir süredir Seattle'dan taşınmak için yer arayan Sonics organizasyonu ise 1 senedir devam eden çalışmaların sonucunda Oklahoma'ya taşınmaya kara verdi. Resmi açıklama dün yapıldı. Seattle halkına da teşekkür etmeyi ihmal etmediler tabii. İşin ekonomik boyutu biraz karışık ama. İptal edilen pek çok kontrat olduğu için herkes birbirine milyon dolarları dökecek. Kolay değil tabii şehir değiştirmek.
Her zaman Uğur Boral' a benzettiğim bir oyuncudur Semih Erden. Tip olarak değil tabii. İkisi de yetenekli olmalarına rağmen saha içinde yaptıkları hıyarlıklar saymakla bitmez. Takımı rezil de ederler vezir de; ancak Boston'da takımı rezil ya da vezir edecek durumu olmayacaktır. Rotasyonda fazla etkili bir rol üstleneceğini zannetmiyorum. Chris Mihm bu sene Lakers' ta ne kadar oynadıysa o kadar oynayacaktır muhtemelen ilk sezonunda. Kolay değil tabii NBA şampiyonuna gidiyor. Peki kariyerinin ilerleyen yıllarında önemli bir oyuncu olabilir mi? Neden olmasın.
İtalya'nın "fiyasko" performansı Donadoni'ye kapıyı göstermişti. Çareyi 2006 da takımı Dünya şampiyonu yapan Lippi'ye dönmekte buldu İtalyanlar. İlk defa basının karşısına çıktı Lippi. İspanya'yı taklit etmeyeceğim dedi baba ilk basın toplantısında. Totti ve Nesta konusunda ise ısrarcı davranmayacağını ve kararlarına saygı duyduğunu söyledi; ama kapımız onlara her zaman açık demeyi de ihmal etmedi. "Son 2 sene milli takım için bir kayıp mıydı? Kesinlikle hayır, Donadoni pek çok yeni oyuncuyu milli takıma kazandırdı" diyerek de Donadoni' ye sahip çıktı. O ve ekibi 2010' da İtalyan futbolunu yeniden ayağa kaldırmaya çalışacaklar.
Akıllı adam Dani Alves. Basın toplantısına Katalanca konuşarak başlamış. Taraftarların kalbini ilk andan çaldı yani anlayacağınız. Barcelona 29 milyon Euro ödeyecek bu transfer için. Sezon içi ekstralarla 35 milyon'u buluyor. 2006-2007 sezonunda yapmıştı esas patlamasını. Büyük bir kupa kazanılmadığı takdirde sezon sonu ayrılacağı kesindi. Sevilla kupasız geçen sezonda Şampiyonlar Ligi vizesi de alamayınca yol gözükmüş oldu. Madrid'e gitmek mantıksızlık olurdu. Ramos'un olduğu yerde forma asla garanti değil. Dolayısıyla Barça'yı seçti. Messi-Alves ikilisi rakiplerin sol kanadını koridora çevirecek gibi. Bu transferin Deco'nun Chelsea' ye gidişi ile hiçbir alakası yoktur diye de sıkıştırmış yöneticiler arada. Ne alakası olacaksa.


Galatasaray Store formaları satışa sunmuş. Birinci ve ikinci formanın aynı sezonda kullanılması bence gereksiz olsa da ikisi de hoş tasarımlar. Geçen senenin formasındaki gudik şekillerden daha iyi bence. "Metin Oktay parçalı forma" demişler ilkine. Beyaz forma da fena durmuyor. Yalnız turuncu olanı ben hiç beğenmedim. Oldum olası formalarda böyle değişik arayışlara uyuzumdur. Özellikle Barcelona'nın o turuncu ve bizim turkuaz forma en iğrenç bulduklarımdır. Bu da hiç iç açıcı değil. Beğenen tabii ki vardır ama böyle alternatif şeyleri sevmiyorum.
Amerika Birleşik Devletleri milli basketbol takımı Olimpiyat hazırlıklarına devam ediyor. Las Vegas taki kamptan sonra New York' a geçmişler. Bu sefer herkes işi sıkı tutuyor. Kadroda son yılların en iyi kadrosu zaten. 92 Dream Team inden sonraki en iyisi diyebiliriz hatta. Eğer takım olmayı başarabilirlerse Pekin'i dağıtamamaları için hiçbir neden göremiyorum ben.




Şampiyonlar Ligi ön elemelerinin ilk ayak kuraları bugün çekildi. Tanıdık bir isim bekliyor bizleri. 99 da Pendik benzeri bir darbe vuran MTK, yeniden Fenerbahçe'nin rakibi. O günün koşullarıyla bugünkiler bir değil tabii. Turu zorlanmadan geçeceğimizi düşünüyorum ama gönül ister ki Kadıköy' de bir fark atsak da hesabı kesmiş olsak. Fenerbahçe'nin dışında Rangers, Olympiakos ve Basel bugün çekilen kuranın kayda değer takımları.
UEFA turnuvanın en iyi oyuncularını seçmiş. Turnuvaya her takımın katıldığı rakam olan 23 ü benimsemişler seçerken. Ramos 'u oraya koymayan zihniyete tükürmek lazım. Bosingwa ve Lahm haketmiyor bence savunma karmasını. Orta alanda da Schweinsteiger'in olmamasına anlam veremedim. "Sarı civciv" ve Arda, Fabregas ile Ballack'ın yerine girebilirlerdi. Forvette ise Torres'in yerine Semih'i koyardım ben. Baştan aşağı yıkama-yağlama kokuyor bu kadro yahu. En iyi oyuncu olarak Xavi'yi seçmişler. Ona kimsenin bir itirazı olmaz da bence Arshavin.
Her turnuvanın sonunda aynı şeyi diyoruz, "ne kadar da çabuk geçti". Mühim olan nasıl geçtiği ama. 3 ay oynanacak bir Euro 2004 e tercih etmeyecek insan var mıdır bu turnuvayı? 2004 ün defans ağırlıklı sıkıcı turnuvasının tam tersi oldu bu sefer. İzleyen herkes keyif almıştır muhtemelen. Şampiyon da son yıllarda gördüğüm en komple takım İspanya oldu. Rusya ve Türkiye bu turnuvanın güzel sürprizleriydi. Hollanda her zamankinden de fiyakalı başlamasına rağmen sonunu yine iyi getiremedi. Arshavin duvarına tosladılar. Dünya Kupası finalistleri Fransa ve İtalya çöktüler. Donadoni ve Domenech'e kapı gösterildi. Aslında esas çöken grupta "0" çeken Yunanistan ve Rehhagel'di. İyi de oldu çöktükleri. Avusturya kendisiyle dalga geçenlerin yüzünü oyunu ve mücadelesiyle kızarttı ama bunu maç skorlarına yansıtamayınca 1 puanda kaldı. Tarihe en kötü ev sahibi olarak geçmiş oldular o bir puanla. Hırvatistan benim turnuva öncesi çok şey beklediğim bir takımdı. Onlar da Türk büyüsüne takıldılar. Almanlar iyi gözükmeselerde her turnuvada olduğu gibi yine derece elde etmeyi başardılar. Arshavin benim izlemekten en keyif aldığım oyuncuydu.
.jpg)









Uzun yıllardır bu denli hak eden bir takımın böyle büyük bir kupayı kazanması görülmemiştir sanırım. İspanyollar turnuvanın başından sonuna kadar her maçta üst düzey oynadılar. Turnuva boyunca bölgesinde sırıtan hiçbir oyuncuları olmadı. Finalde de Almanlara sahayı dar ettiler. zaten. 1-0 lık skora aldanmamak lazım. Maçın ilk 10 dakikası ve Kuranyi girdikten sonraki cesaretle yine bir 10 dakikalık kurulan baskı dışında bir varlığı yok Almanların. Aragones kurt hoca, o baskılara bir cevabı hep oldu. İspanyol orta sahası makina gibi. Asıyla yedeğiyle hemde. Rakibi ortada bitiriyorlar her maçta. Villa'nın yokluğu sorun yaratmayacak gibiydi; ama Fabregas bekleneni veremeyince aradılar. Torres'i attığı o gol olmasa hayal kırıklığı listesine koyabilirim. Biraz da Aragones'in onu 80 olmadan oyundan çıkarma takıntısının etkisi olsa da bu turnuvada çok iyi oynadığı söylenemez. Tabii attığı gol söylenecek bütün olumsuz lafları çöpe atmaya yeter de artar bile. Lahm'ı paçoza çevirdi. Senna-Xavi-İniesta üçlüsü her zamanki gibi çok iyidi. Zaten bu takımın oturmuş bir sistemi var. Belli bir seviyenin altına da hiç düşmüyorlar.