11 Temmuz 2008 Cuma

Pause

Evet efendim geçenlerde yazmıştık bir süre buralarda olamayacağız diye. Amerika'nın batı sahilleri bu defa durak. Dönüş Temmuz sonu olacak. O zamana kadar kalın sağlıcakla...

Jukebox- 2


1. Steve Miller Band - Serenade

2. Mama Cass - Make Your Own Kind of Music

3. Nirvana - Lake of Fire

10 Temmuz 2008 Perşembe

Elton Brand Sixers'ta

NBA 'de free agent olan oyuncuların transfer döneminin başlamasıyla ilk bomba patladı. Clippers'ta bir şey olmayacağını en sonunda idrak eden Elton Brand Philadelphia 76ers'la anlaştı. 5 yıl için 82 milyon $ lık bir kontrat yapmış. Çoğu kişi underrated bir oyuncu olduğunu düşünse de bence "overrated" bir oyuncudur. Elbetteki etkili biri ama o süperstar seviyesinin bir altında bence. Sixers geçen sezon Detroit karşısında sürpriz bir performans göstermişti. Geleceğe umutla bakıyorlar. Bu transferle seneye daha büyük işler başarabilirler. Yine de bu transferle -ileride takas olmazsa- şampiyonluk yaşama ihtimali kalmadı bence Brand'in.

Aurelio

"F.BAHÇE ile FIFA’lık olacağız.. Ama FIFA öncelikle futbolcu haklarını koruduğu için Aurelio oynayabilecek.. Betis de FIFA ile temas kurdu, yoksa 3+1 yıllık sözleşme imzalamazlardı.. Aurelio yarın yeni takımıyla idmanlara başlayacak.. Ben Aziz Bey’i çok uyardım.. 6 ay önce 1.1 milyon Euro olan ücretinin iyileştirilmesini istedim.. Yıldırım ise ‘Aurelio’yu bizden kimse alamaz kardeşim, sen işine bak’ dedi.. İşler bu noktaya geldi.. Aurelio’nun kızdığı bir nokta da F.Bahçe’ye gelen her yabancının 3 milyon Euro’nun üstünde ücret almasıydı.. Aurelio ise sezonun bütün maçlarında oynamasına karşın, onların 3’te 1’i kadar para almayı gururuna yediremedi..”

“AURELIO Türkiye’de mutluydu. Ancak başkan Aziz Yıldırım’ın despot tavırları sabrını taşırmıştı.. Yıldırım, sürekli soyunma odasına girip kötü geçen maçların ardından futbolcuları fırçalıyordu.. Hele bir olay var ki, Aurelio’nun aklından çıkmıyor.. 2-0 kaybedilen Bursa maçından sonra başkan yine soyunma odasına girip ’Böyle devam ederseniz sizi pırasa gibi doğrarım, ayağınızı denk alın’ şeklinde çok sert bir uyarı yapmış.. Aurelio, her fırça sırasında soyunma odasında başını öne eğmekten bıktı, usandı.. Bana sürekli dert yanıyordu.. Ama yine de profesyonelliğinin gereği olarak sesini çıkarmıyordu..”

Bayram Tutumlu

Özkan Sümer onu zamanında Brezilya'nın sokaklarından 1.000 euro ya tav ederek getirmişti. Ondan sonraki hikayeyi herkes biliyor. Geçen sezonun ortasından beri gitmeyi kafasına koymuştu zaten. Çocuklarının eğitimi için diyorlar. Shevchenko'yu hatırlattı bana o da giderken çocuklarım için türü laflar gevelemişti. Bence esas neden yukarda yazanlar ve Aurelio'nun İspanya'da oynamak gibi bir hayali olması. 31 yaşına geldi. Ya şimdi ya hiç olacaktı o da son şansını kullandı. Tabii Bayram Tutumlu'nun da Fenerbahçe Aurelio ilişkisini yokuşa sürdüğünü göz önüne almak gerek. Kaldık Maldonado, Deniz ve Selçuk ile. Deniz' e okey de diğer ikisiyle olmaz. Zico gibi lüzumsuzca ısrar edeceğini düşünmüyorum Aragones'in Maldonado konusunda. Selçuk dengesizin Allahı. Takıma bir ön libero şart oldu. Mevcut kadro seneye ortada göçecek gibi.

9 Temmuz 2008 Çarşamba

Daniel Güiza Fenerbahçe' de

Geçen sene alınsa burun kıvıracağımız adamdı Güiza. Bu sezon ne olduysa oldu. Tek bir penaltı dahi atmadan 27 golle gol kralı olan bu eleman Euro 2008 de de etkileyici bir performans gösterince fiyatı uçtu tabi. 17.4 milyon euro ödeyecek Fenerbahçe. Kendisine de yıllık 3 milyon. Kezman'ın hala bu takımda olması düşündürücü. Aragones bu transferi şart koşmuştur muhakkak. Forvetteki partneri kim olacak? Yoksa tek forvet mi oynayacak? Göreceğiz.

İlk defa bu denli önemli bir ligin gol kralı Türkiye'ye geliyor. Olaya bu açıdan bakarsanız transfer süper tabii. Ancak para fazla verilmiş. Bu kadar eder mi sezon içinde göreceğiz. Ben çok umutluyum ama.

27 golün içinde tek bir penaltı olmadığını belirtmek lazım.

8 Temmuz 2008 Salı

Is it Really Organic?

Creative Directors: Alain Montel, Fred Gallier
Art Director: Alain Montel
Copywriter: Fred Gallier
Photographer: Antoine Kralik
Published: June 2008

Stil

The Unreasonable Man's Notebook - 6

*Seneye ÖSS ye gireceğim için haliyle bütün tatilleri Temmuz ayına yıkmak zorunda kaldım. Bu yüzden zırt prtı ara veriyorum. Bir laptop alıp da bu aralara son vermek lazım. Henüz yeni sayılabilecek bir blogda böyle zırt pırt ara verilmesi iyi değil lakin.
*Bu sefer meskenimiz İstanbul'du. Bu kısa sürede Hasan Doğan'ın vefatı olsun, Aragones ve Güiza' nın Fenerbahçe'ye imzası + yılan hikayesine dönen Aurelio'nun durumu olsun, Kewell'ın Galatasaray'a gelmesi ve Beşiktaş' ta İbrahim' lerin terlik olayı olsun pek çok önemli vukuat oldu Türk futbolunda. *Haluk Ulusoy sonrası ilaç gibi gelmişti Hasan Doğan. İnsanlardaki futbol federasyonu antipatisi onun sayesinde yok olmaya başlamıştı ki kendisini kaybettik. Türk futbolu için büyük bir kayıp olduğu tartışılmaz bile. Ruhu şaad olsun.
*Bizim İstanbul'daki ev 4. Levent'te futbol federasyonunun yakınında. Tören günü o bölge resmen iptal oldu.
*Fenerbahçe en sonunda Aragones'e resmi imzayı da attırdı. Takım şu anda Avusturya'da kampta. Zico'nun yumuşak mizacına alışmış ekibe tokat etkisi yapmıştır tahminimce Aragones. Disiplini her türlü tercih eden biri olarak bu durum hoşuma gitti. Peki Fenerbahçe' de başarılı olur mu o konuda hala emin değilim ama.
*Güiza' da bugün itibariyle Fenerbahçe'li oldu. Kendisinden çoğu taraftar gibi çok yüksek beklentilerim var.
*Güiza gelince seneye alacağım formanın arakasına yazdırılacak isim belli oldu. Böyle bir transfer olmasaydı 10-Tsubasa yazdırmayı düşünüyordum. Gelecek sezona kaldı artık :).
*Fenerbahçe' den devam edelim. Takımın sisteminin en hayati parçalarından biridir Aurelio. Kendisini hiçbir zaman fazla sevememiş olsam da asla gitmesini istemem. Lakin gidecek gibi. İşimiz zor.
*Deivid çok kötü sakatlandı. 6 ay sahalara dönemeyecekmiş. Bunu bir ara yazmak lazım.
*Harry Kewell beklenmedik bir hareketle Galatasaray'a imza attı. Bu transfer doğal olarak Galatasaray'lı bünyelerde "lan Arda gidiyo mu yoksa" düşüncesi doğursa da seneye ikisinin beraber oynayacağı söylendi. Kewell'dan en iyi verim sol kanatta alınır. İnsan durup düşünüce müthiş transfer diyor ama bu adam son 2 sezonda toplam 16 maç oynamış kardeşim.
*Lincoln gidici gibi.
*Kewell'ın transferi Leeds United taraftarlarını ayaklandırmış. 2000 yılında İstanbul'da yaşanan olayı unutmayan taraftarlar Kewell'a lanet okuyor. Haklılar bence.
*Beşiktaş yine karıştı. İbrahim Üzülmez ve Toraman birbirlerine tekme tokat girince ikisi de kamptan atılmışlar. Beşiktaşlılar gücenmesin de bence bu sezon en fazla 3. olurlar. *Wimbledon'da efsane bir final oynandı. Büyük Ada'da olduğum için maçı izleyemedim. Allah kahretsin. Aslanım Federer 2-0 dan maçı son topa kadar çevirmeyi başardı ama 6. şampiyonluk hayaline izin vermedi Nadal. Hiç sevmiyorum ben bu Nadal'ı ama alkışlamak lazım tabii. Böylesine epik bir final kolay kolay gelmez. Biz Federer ciler Amerika açık'ın sert zemininde kralın dönüşünü bekliyoruz artık.
*Nadal - Federer iyiden iyiye ezeli rekabet oldu artık.
*O değil de Federer koyu bir Basel taraftarıymış. 4-4-2 da yazıyodu. * Geçen gün Made of Honor filmine gittim. İlk yarısı gayet eğlenceli ama 2. yarı tam bir klişeler bombardımanı. Aynı filmi farklı mekanda 20. defa izliyorsunuz sanki. Ancak güzel İskoçya manzaraları ve Michelle Monaghan için gidilir. Öylesine zaman geçirmek için ideal bir film. Romantik komedi dediğin başke neye yarar ki zaten. Smaç esprisi çok iyiydi bide.
* Bu hafta izlediğim diğer filmde Hancock' tı. Beklediğimden daha iyi bir filmle karşılaştım açıkçası. Will Smith in yaptığı hiçbir iş kötü olmuyor zaten.Bir Süpermen parodisi diyebiliriz.. Hancock tam bir anti kahraman.Oldukça eğlenceli biri. Chralize Theron ablamız yine nefis. 2. yarıda konuyu daha az ciddileştirseler daha iyi olabilirmiş. Hıncal Uluç bu film hakkında bir yazı yazmış, beğenmiş mi beğenmemiş mi anlamadım.
*Bu arada Hollywood'un son yıllardaki en çok kazanan aktörü Will Smith galiba. Her sene 2-3 film yapıyor hepsinden de 20 milyon dolar kazanıyor. Bu filmle de 20 'yi götürmüş abimiz. IMDB nin yalancısıyım.
*İnsan ilgisi olan bir konu hakkındaki kitabı nasıl da süpürüyor. Stefan Zweig'ın "Yıldızın Parladığı Anlar" adlı kitabını 2 aydır okuyorum ancak yarısına gelebildim. Gel gör ki geçen güm edindiğim Arnold Schwarzenegger imzalı Bir vücutçunun eğitimi kitabı 300 sayfaya yakın olmasına rağmen 24 saat içinde bitti. Vücut geliştirme ile uğraşan herkes zaten biliyordur da, bilmeyene tavsiye ederim.
*Florya'daki Polat Renaissance otel bünyesinde bulunan Champions pub-cafe nin dizaynı bir harika. Sporla özellikle basketbol, futbol ve amerikan futboluyla ilgilenenen herkes gidip görmeli bence.
*Sivas-Gribalj maçını da yarım gözle burada izledim. Vıdır vıdır konuşmaya gerek yok Sivas' ta bu iş biter.
*Cumartesi günü Amerika' ya gidiyorum. Hemen hemen 15 günlük bir ara olacak yine. Meskenimiz San Diego-Los Angeles-San Francisco üçlüsü. Batı Sahillerinde insanın aklına blog gelmez tabii.

Hadi Kalın Sağlıcakla...

Notebook

Uçuş Daima Serbest