9 Eylül 2009 Çarşamba

The Unreasonable Man's Notebook - 8

*Blogda hafiften güncelleme sorunu yaşıyorum bu aralar, 20 si civarı da zirveye çıkacak gibi bu durum. Burda daha önce bahsetmedim sanırım ama artık İstanbullu oluyorum. Koç Üniversitesi'ne girmiş bulunmaktayım zira. 20 Eylül gibi de taşınacağım. Taşıyacak eşya çok, zaman yok. Aman ne güzel.
*Artık benim de bir twitter hesabım var. Takip etmek isteyen olursa diye verelim: http://twitter.com/mhiziroglu
*A Milli Basketbol Takımı Avrupa Şampiyonası'nda çok iyi gidiyor. Bozulmamalarını temenni ediyoruz.
*Semih Erden zaten Fenerbahçelileri kanser eden bir oyuncuydu, artık tüm ülkeyi kanser ediyor. Basketbol lisansını manavdan almış.
*Alan Moore'un ne kadar muhteşem bir adam olduğunu burada anlata anlata bitiremem. Henüz sadece Watchmen, V For Vendetta ve Batman Killing Joke' unu okuma fırsatı buldum ama diğer eserlerini de bir şekilde edineceğim. Böyle hastalıklı derecede zeka ve yetenek fışkıran bir zihin ara ki bulasın. Bir de The Mindscape Of Alan Moore belgeselini sipariş ettim. Bu ilahın beyniyle daha haşır neşir olmak isteyenlere tavsiye edilir. Moore'un postmodernizm eleştirisi, hayat, bilinç, delilik, şovenizm, tanrı, büyü, ölüm, kıyamet vs. konusundaki görüşleri...
*Watchmen'in filminin Reset Magazine' de güzel bir incelemesi vardı. Biraz kendi yorumlarımı katıp buraya aktaracağım birkaç güne.
*Şu aralar Marquis de Sade'nin "Tanrıya Karşı Söylev" ini okuyorum. Bu kadar sert bir ateizm'le karşılaşmak, olayı daha yumuşak ve incelikli ele alan Richard Dawkins'den sonra tokat etkisi yaptı.
*İyice ne okuyorum, ne halt ediyorum'a döndü bu yazı şu aralar en çok dinlediğim dört albümü de yazatyım bari: Bob Dylan - New Morning, Coldplay - Viva La Vida or Death And All Of His Friends, The Beatles - Abbey Road, Pink Floyd - The Wall
*Müzik demişken Boyce Avenue adlı grubu yeni keşfettim. Özellikle akustik cover'ları bir harika. Şuradan hepsine ulaşılabilir.
*Andre Dos Santos sağolsun artık Uğur Boral'ın o lüle saçlarını görmüyoruz. Ne kadar mutluyum anlatamam.
*Bu arada Semih'in son dakika golüyle kazandığımız Manisaspor maçında tribündeydim. İnanılmazdı gerçekten. Yine de umarım o golün gazına gelip maçta yapılan yanlışları dikkate almamazlık etmezler.
*Ankara Karum Alışveriş Merkezi'ndeki Fenerium ne bok yemeye kapandı anlamadım.
*Kaçıncı olduğunu sayamadığım Ipod kulaklığım da gün itibariyle bozuldu. Sinirden parçaladım ben de iyice. Steve Jobs'a da acayip kılım.
*"Var Mısın Yok Musun" dan bıkmadı mı hala bu halk? Kimseye de 500.000 çıkacağı da yok gibi.
*Dizilerde sezon finallerini pamuk gibi beyaz tenleriyle yaptıktan sonra kızarmış tavuk gibi yanıp, hikayenin kaldığı yerden devam ettiği sezon açılışına Eto'o tadında arz-ı endam eden oyunculara hastayım.
*Bizimkiler'deki "Dumkof" karakteri ne efsane bir karakterdi. Keza Şirketteki "cıvık bacım afedersin" Abbas, "Anaam Katil" Kapıcı Cafer, "Vatandaşa Cart Curt Yok" Katil de öyle.
*Aslında şimdi Sabri Bey'i falan da düşündüm de o dizideki her karakter efsaneydi yahu. Daha "Tak Tak" Sedat'ı, Cemil'i falan da var.
*Aykut Oray'ın öldüğüne de çok üzülmüştüm. Toprağı bol olsun. Aklıma geldi yeniden.
*Şakir Eczacıbaşı'nın "Oscar Wilde: Tutkular, Acılar, Gülümseyen Deyişler" adlı kitabını her insan evladı okumalı bence.
*Oscar Wilde muhteşem sözlerinden biriyle bitirelim: "Uzun süren güzelim bir intihardır sanatçı yaşamı..."

Hadi Kalın Sağlıcakla

Notebook

Hiç yorum yok: